Kütüphanede Geçen Bir Ömür
Kütüphanede Geçen Bir Ömür
İsmail Saib Sencer ismini daha önceden duydunuz mu? Kitaplarla az çok alakadar olan herkesin İsmail Saib Efendi’yi tanıması gerektiğini düşünüyorum. Onun hakkında araştırma yaptıkça kitaplara ne kadar da derin bir vukufiyeti olduğunu fark ettim. Dile kolay onlarca yılını kitaplara ve kütüphaneye vermiş bu zatı yazımızda ele alalım istedim. Bunu yaparken Zafer Bilgi’nin İsmail Saib Efendi hakkında yaptığı çalışmasından[1], Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlandım. Böyle bir şahsiyeti tanımak ve kitaplarla olan ilişkimizi gözden geçirmek temennisiyle başlayalım.
Hocanın doğum yeri ve zamanı hususunda farklı rivayetler vardır. Doğum yerinin Erzurum mu yoksa Kocamustafapaşa mı olduğu ihtilaflıdır. Doğum tarihi de böyledir. Ancak kaynaklara baktığımızda 1870’li yıllarda doğduğunu biliyoruz. Binbaşı bir babanın evladıdır. Hoca ilk ve orta tahsili tamamlamış; sonrasında hem hukuka hem de tıbba devam etmiştir. Kendisi tıbbi ilimleri doktorluk için değil merakından öğrenmiştir. Nitekim kendisine gelip diplomasını almasını söylediklerinde bu ilmi merakından öğrendiğini, diploma istemediğini söylemiştir. Arapçaya vukufiyetinin kaynağı olan medreseyi de 1903 yılında bitirmiştir. İsmail Saib Efendi cami derslerine de devam ederek dini ilimleri tahsil etmiş, icazetname almıştır.
Saib Sencer 1897 yılında Beyazıt kütüphanesine müdür muavini olarak atanmıştır. Medrese eğitimini tamamlaması bundan sonraki yıllara tekabül eder. Medrese tahsilini tamamladıktan sonraki süreçte medreselerde hocalık ve Beyazıt Camiinde dersiamlık yapmıştır. Sinan Paşa Medresesi, Süleymaniye Medresesi hocalık yaptığı eğitim kurumlarındandır. 1915 yılında Beyazıt kütüphanesi müdürlüğüne atanmıştır. Müdürlüğünün yanında Darülfünun’da Arap Dili ve Edebiyatı, Kelam dersleri vermiştir. 1925 yılında kılık kıyafetle ilgili bakanlar kurulu kararnamesi çıkar. Bu kararname sebebiyle Darülfünundaki derslerinde sarığını çıkarması gerekmektedir. Kendisi bunu kabul etmez, müdürlük haricindeki görevlerini bırakarak kütüphaneye çekilir. ‘Biz bununla geldik bununla gideriz’ dediği rivayet edilir. 1925’den vefatına kadar hayatını kütüphaneye ve kitaplara vakfeder.


1925 sonrasındaki yıllarda Saib Efendi’nin günleri kütüphanede geçer. Bu süreçte kütüphaneye gelen araştırmacılara yardımcı olur. Birçok müsteşrik, araştırmacı ona gelerek kitap ve eser sorar. Hayret duyulacak derecede kitaplara hâkim olan İsmail Saib Efendi soruları tek tek cevaplayarak ilgili kitapları önerir. Tanıyanları onu ‘Ayaklı Kütüphane’ olarak anlatır. Kütüphaneye zaman zaman bazı kısımları kaybolmuş eserler gelir. İsmail Saib Efendi’nin bu eksiklikleri zihninden tamamlattığı olmuştur. Yine kendisine soru sorulduğunda ‘Falan kitabın filanca babına bakmalısınız’ şeklinde verdiği cevaplar onun kütüphaneye ne kadar da hâkim olduğunu gösterir. Bu kütüphane kedileriyle de meşhurdur. Bu sebepten ‘Kedili Kütüphane’ olarak da maruftur. İsmail Saib Efendi kedilere düşkündür, onlarla özel olarak ilgilenir. Hocanın kütüphanede masaları birleştirerek orada uyuduğu da vâkidir.
İsmail Saib Efendi o dönemin şarkiyatçılarına ve araştırmalarına da yardımcı olmuştur. Nitekim mühtedi Alman Şarkiyatçı Osman Reşer’in Müslüman olmasında İsmail Saib Efendi’nin etkili olduğu rivayet edilir. Hellmut Ritter de İsmail Saib Efendi’den ilmi hususlarda faydalanmıştır. Kişiliği hakkında zikredilecek bir hususta kendisinin çok mütevazı oluşudur. Birçok ilmi eserde katkısı olmasına rağmen ismi yazmamaktadır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın ‘Osmanlı Tarihi’ eserini İsmail Saib Hoca tarafından dikte edildiği rivayet edilmektedir.
Mehmet Ali Ayni, Abdülaziz Mecdi Tolun, Şerefettin Yaltkaya, Kilisli Rifat Bilge, M. Fuad Köprülü, Osman Nuri Ergin, Mehmed Âkif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Hasan Basri Çantay, İbnülemin Mahmud Kemal, İsmail Hami Danişmend, Muallim Cevdet İnançalp, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Abdülbaki Gölpınarlı, Ahmet Süheyl Ünver, Oskar Rescher (Osman Reşer), Louis Massignon ve Hellmut Ritter kendisinden istifade etmiştir.[2] Eser neşretmemiş olması kimi çevrelerce tenkit edilmiştir. Ancak o isim derdinde değil, ilim derdindedir.

Ömrü ilimle geçen İsmail Saib Efendi birkaç gün süren hastalığı sonrası bir cuma günü 1940 yılında vefat etmiştir. Merkezefendi Kabristanında metfundur. Rabbim rahmet eyleye.

[1] Zafer Bilgi, İsmail Saib Sencer-Ayaklı Kütüphane, Mihrabad Yayınları, İstanbul, 2017
[2] DİA, İsmail Saib Sencer Maddesi
Kalemine sağlık Yunus Emre abi :))