Karabağ’a Dair İncelemeler
KARABAĞ’A DAİR İNCELEMELER
Yaklaşık 30 yıldır sarf edilen çabalara rağmen Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının ne zaman çözüme kavuşacağı belirsizdir. Öncelikle çatışan taraflar arasında uzlaşmanın mümkün olmayacağı ve barışın sağlanamayacağı kanaati yaygındır. 1994 yılından beri yapılan ateşkeslere rağmen Azerbaycan topraklarının %20’si işgal altındadır. Çatışmanın çözüm yollarının doğru belirlenmesi için öncelikle onun çıkma sebeplerini ve sonuçlarını objektif olarak değerlendirmek gerekir. Ermenistan’ın iddiasına göre çatışmanın sebebini, Karabağ’da yaşayan Ermenilerin kendi kaderini tayin etme isteği (self determinasyon) oluşturmaktadır.1 Azerbaycan tarafı ise çatışmayı Ermenistan’ın “Büyük Ermenistan” ideolojisinin ve işgalci politikasının sonucu olarak değerlendirmektedir.2
Ermenistan, Karabağ’a hiçbir şekilde ait olmayan ve sırf Azerbaycan Türklerinden oluşan birçok bölgeyi otuz yıla yakın süredir işgal altında tutmaktadır. Bunun neticesinde de, sebep ve sonuç ilişkisinde ciddi bir yaklaşım farklılığı meydana gelmiş ve çatışmanın çözümü çıkmaza girmiştir. Böylelikle ilk aşamada, Azerbaycan tarafı çatışmanın sonuçlarının, Ermenistan tarafı ise sebeplerinin ortadan kaldırılmasında ısrarlıdır. Süre içerisinde işgalin sona erdirilmesine yönelik BM Güvenlik Kurulu’nda bazı kararlar alınmıştır. Bu kararlarda işgalci güçlerin, işgal edilen bölgelerden çekilmesi talep edilse de işgale uğrayan ve işgalci devletlerin isimleri belirtilmemiş, karar yürürlüğe girse de işgalci taraf bu kararları uygulamamış ve herhangi bir yaptırımla da karşılaşmamıştır.3 Kararın en önemli maddelerinden olan “Ermeni güçlerinin kayıtsız, şartsız işgal edilmiş Azerbaycan topraklarını derhal terk etmeleri” ibaresini barındıran 2. Maddeye, AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) tarafından oluşturulan ve Karabağ sorununu çözmekle görevli Minsk Grubunun eş başkanları ABD, Rusya ve Fransa’nın karşı oy kullanmaları hem süreci çıkmaza sokmuş hem de Azerbaycan’ın Minsk Grubu’na olan güvenini sarsmıştır. Eğer bu madde yürürlüğe girmiş olsa, çatışma tamamen çözüme kavuşabilirdi. Karşı oya gerekçe olarak, kararın Ermenistan’ın da rızasının alınmasıyla yürürlüğe girebileceğini belirterek, dengeli toprak bütünlüğü teklifini öne sürdüler.4 Halbuki uluslararası hukukta dengeli toprak bütünlüğü terimine rastlanmamaktadır.
Bütün bunlar arabuluculuk misyonunu yüklenen devletlerin, BM Genel Kurulu’nda Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıyan ve Ermenistan’ın işgalci devlet olduğunu beyan eden karara tepki göstermekle Ermenistan’ı desteklediklerini açık bir şekilde göstermişlerdir. Azerbaycan tarafı bütün görüşmelerde çatışmanın barış yolu ile çözümünün yalnız uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde mümkün olabileceğini beyan etmesine rağmen, problemin çözümü noktasında istekli görünmeye çalışan güçler, tarafların karşılıklı tavizlerde bulunmasını daha makul kabul etmektedirler. Minsk Grubu’nun amacı taviz verdirmek midir yoksa? Yani Azerbaycan işgal altında tutulan toprakları için tavizler mi vermeli, yoksa 21. yüzyılın modern devleti olmak için Ermenistan’la işbirliği yoluna mı gitmelidir? Tabii ki, bu reel çözüm yolu değildir. Ermenistan’ın da işgal ettiği topraklardan gönüllü olarak çekilmesi gelinen durumda bir hayli zordur. Azerbaycan tarafı Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilene kadar onunla herhangi bir ilişki kurmayacağını ve taviz vermeyeceğini belirtmektedir. Dolayısıyla Minsk Grubu’nun çatışmanın çözümü ile ilgili yaptığı hiçbir şey sonuç vermemekte ve bu çerçevede tarafların uzlaşması mümkün gözükmemektedir. Çözüme yönelik spesifik adımlar atılması gerekliliğini gören taraflar açısından Minsk Grubu’na yönelik en temel eleştiri, bu kurumun sorunun çözümüne olanak sağlayacak adımlar atmasına karşın baskı oluşturmak konusunda isteksiz davranmasıdır. Bu eleştiri özellikle Azerbaycan tarafından dile getirilirken, Ermenistan’ın bu durumdan şikayetçi olmadığı görülmektedir. Sonuçta her birinin kendi gündemi ve politikası olan aktörler nedeniyle Minsk Grubu’nun faaliyetleri diğer şartlarla birleştiğinden başarıya ulaşamamaktadır. Sorun çok taraflı ve çok boyutlu olduğundan, çözüm çabalarının sekteye uğramasının birden fazla nedeni bulunmaktadır.
Bu nedenlerle birlikte Karabağ’a dair güncel izlenimlerimi gelecek ay yayınlanacak yazımda sizinle paylaşacağım efendim.
Hakkın ve hakikatin yerini bulacağı günlerin özlemiyle…
Huzeyfe Sürücü
KAYNAKÇA
1 Robert Koçaryan, “İskat Vıgodı v Sglajivanii Protivoretçiy” (Zıtlıkların Ortadan Kaldırılmasında Çözüm Yolları), 207
2 Emin Şıhaliyev, Ermenistan-Azerbaycan Münakaşası Sivilizasiyalararası Münasebetler Kontekstinde (Bakü: Elm ve Tehsil yayınları, 2011), 106-124
3 Şıhaliyev, Ermenistan-Azerbaycan Münakaşası Sivilizasiyalararası Münasebetler Kontekstinde, 215
4 Aziz Mustafa, Vasiteçilerden Növbeti Riyakarlıg,Azerbaycan, 19 Mart 2008
Allah Razı olsun Huzeyfe hocam, çok bilgilendirici bir yazı olmuş
Ahmet Yasincim çok teşekkür ederim, Allah senden de razı olsun. Yazılarımız, yorumlarımız senin gibi kıymetli kardeşlerimizin dönüşleri sayesinde güzelleşiyor ve bizim için değerleniyor:))
Huzeyfe